Selin Onat
Değerli Konuklar, Saygıdeğer Mütevelli Heyeti Üyeleri, Rektörüm, Değerli Hocalarım, Sevgili Velilerimiz ve Canım Arkadaşlarım;
Başlangıçlar güzeldir, bitişler zor. Tanışmalar heyecanlı, ayrılıklar ise acı. 2018 Mezunları olarak hayatımızın en güzel zamanlarını geçirdiğimiz üniversite dönemimize veda ettiğimiz mezuniyet törenimize hoşgeldiniz. Bugün bir sonun başındayız, belki de bütün bir ömür unutamayacağımız başlangıçların öncesindeki sonda. Bugün sizlerle burada olmak hem sevindirici hem gurur verici. Ancak, bu sıralardan uzaklaşacak olmak bizler için üzücü. Bu çatı altında öyle güzel anlar yaşadık ki; atılan kahkahaları, dökülen gözyaşlarını, yaşanan aşkları, kurulan dostlukları ve daha birçok anıyı terk ediyor olmak bizi hüzünlendiriyor.
Bizler sizlerin umudu olarak mesleki yaşama ilk adımlarımızı atmak üzereyiz. Cumhuriyet ve Atatürk ilkeleri yadsınmaz bir gerçek olarak yönümüzün belirlenmesinde en büyük etken olacaktır. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çizmiş olduğu çizgi, ilkemiz ve yolumuz olacak, dünyada eşi bulunmayacak kadar güzel olan ülkemizin muassır medeniyetler seviyesine ulaşabilmesi için elimizden gelen gayret ve özveriyi göstereceğimize inanmanız ve güvenmeniz en büyük dileğimiz olacaktır.
4 yıl önce birçoğumuzun belki heyecanla belki de kaygıyla çıktığı bu yolun sonuna gelmiş olsak da Sabancı Üniversitesi ailesinin üyesi olmak bize her zaman gurur kaynağı olacak ve hayatımız boyunca bu aileden olmanın farkındalığını yaşayıp, bizden sonraki nesillere de bu ayrıcalıkları en güzel şekilde yansıtacağız.
Hayatı dikenli bir yol kabul edersek, Sabancı Üniversitesi’nde geçirdiğimiz günler dikeni az gülü bol bir serüven olarak kalbimizin derinliklerinde her zaman yer bulacaktır. Sözler boş yere verilmez, sizin özlemini çektiğiniz genç bir nesil olarak çalışma yaşamımızda başarılı olacağımıza dair en büyük sözü şu anda vermek için huzurlarınızdayız.
Ne mutlu ki bize sizler gibi saygı değer hocalarımız, aile büyüklerimiz ve her zaman tutunabileceğimiz değerli arkadaşlıklarımız var. Varlığınız her zaman bizim için bir güç, mutluluk ve başarı odaklı günler yaşamamıza bir vesile olacaktır.
Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyor, bu güzel yılların asla unutulmamasını diliyorum. Yolumuz açık olsun. Her şey gönlünüzce, gönlümüzce olsun. Hoşçakalın!
Selin Onat
--
Distinguished Guests, Honorable Committee of Trustees, Our President, Our Beloved Teachers, Dear Families and Fellow Friends,
On behalf of the graduating class of 2018, I say welcome to everyone and thank you for celebrating this special day we say farewell to our university years with us. Today, we are at the end but maybe this is an end that we cannot forget for our whole lives. We are really happy and honored to be with you here. But, a part of us is involuntarily upset that we are leaving all these good memories we have made beside us here.We are now going through to take our first role in our careers. Our republic and Ataturk's principles will be the greatest factor in determining our direction as an undeniable truth. Our greatest desire is you to believe in us that we will show our full effort and self-sacrifice to make our country reaching the level of civilizations in the way of our leader Gazi Mustafa Kemal Atatürk has drawn.
If we say this was a thorny path, the days we have spent at Sabancı University would always find its place in the depths of our hearts. Words are given for a purpose, and now we are in the place to give the greatest promise that we will succeed in our ways as your dream young generation.
Being a member of Sabancı University family will always be a source of pride and we will have awareness of being members of this honourable family throughout our lives with expressing these privileges to our future friends.
We are glad to have your presence with us as a driving force and happiness to live success-oriented days.
I greet you all with respect and love, and I wish these beautiful years to be never forgotten.
Sincerely,
Selin Onat
Ebru Demir
Sayın Misafirlerimiz,
Bugün burada bizlerle beraber olduğunuz için çok mutluyuz, hoşgeldiniz. Bu konuşmayı yapacak olmaktan dolayı çok heyecanlıyım, açıkçası sizlere daha önce duymadığınız ne söyleyebilirim bilmiyorum. O nedenle yeni olmasa da, daha çok tartışılması gerektiğini düşündüğüm bir konuya değinmek istiyorum.
Son yıllarda dünyada akademide ruhsal sağlığın kötüye gidişatı hakkında çalışmalar artmaya başladı. Türkiye’de bu konu henüz tartışmaya tam anlamıyla açılmış değil. Hepimizin akademideki yüksek standartlar ve rekabetçi ortam altında ezilmeye başladığımızı hissettiğimiz anlar olmuştur. Bilime katkıda bulunmak keyifli olduğu kadar zorlu da bir süreç. Belki bunu değiştiremeyiz, ama değiştirebileceğimiz bir şey var, o da bu şartlara nasıl yaklaştığımız. Bu rekabetçi ortamda aslında bizleri zorlayan daha çok çalışmak daha çok araştırmak değil bana göre; aslında bizlere kaldırılması zor bir yükün altındaymışız gibi hissettiren şey, “bilmiyorum” demenin bizleri başarısız yapacağını sanmamız, ve “yardıma ihtiyacım var” dediğimiz anda kendimizi ve herkesi hayal kırıklığına uğratacağımızı düşünmemiz. Bilmiyorum” dediğimiz anda korkmazsak muhteşem bir süreç başlıyor aslında, merak duygumuz devreye giriyor ve “bilmeye” giden yolda ilk adımı atmış oluyoruz. Yardım istemeye gelince: Denediğinizde göreceksiniz ki, size değer veren herkes, sizi olmak istediğiniz yere götürmek için seve seve elinden geleni yapacaktır. Burada dururken, sırtımda yanımda olmuş onlarca kişinin elini hissediyorum, ve bu bana inanılmaz bir mutluluk ve daha fazlası için umut veriyor. Akademideki yüksek standartlar olmazsa olmaz, ama etrafımızdaki insanlardan öreceğimiz destek mekanizmasının muazzam gücünü azımsamayarak, bunların altında ezilmemek elimizde.
Sayın hocalarımız: Buradayım ve beraber yapabiliriz demenizin bizim için ne kadar önemli olduğunu biliyorsunuz. Lisans mezunlarımız: Özellikle Sabancı’da kalırsanız hatırlayın, hocalarımızın kapısında ünvanları bile yazmıyor, erişilmez değiller, olmak istemiyorlar ve kapıları her daim aralık. Lisansüstü mezun arkadaşlarım: Yolumuz uzun, ama bilmemekten artık korkmayalım. Ve hoca olduğumuzda biz de kapımızı açık bırakalım. Bilim insanları olarak önce birbirimize iyi bakarsak, bilgiyi paylaşır ve birbirimize destek olursak, kaygıların ötesine geçtiğimizde bilime katkıda bulunmanın tatminini daha büyük bir coşkuyla yaşayabileceğimize inanıyorum.
--
Dear Guests,
We are very happy to see you by our side today, welcome. I am very excited to address you, but frankly I have no idea if there is anything I can tell you that you haven’t heard before. Instead, I will focus on a topic that, in my humble opinion, deserves more of our attention.
Lately studies and discussion about degrading mental health in academia started to gain momentum. Unfortunately, this topic is not widely and openly debated in Turkey yet. Being in academia, we all have had moments when we felt like being crushed under the high standards and competition that comes with the territory. Contributing to science is as tough a process as it is a joyful one. It is unlikely for us to change that and make it easier, but we can change how we approach the hardships we encounter along the way. I refuse to believe that the main challenge is working harder or the research itself; but what makes us feel like the world is upon our shoulders is thinking that it defines us as an unsuccessful person when we say, “I don’t know”, or that it makes us a disappointment for ourselves and everyone else when we say, “I need help”. However, the moment we say, “I don’t know”, something incredible happens: We start to feel curious, and take the first step towards “knowing”. As for asking help: Once you try it, you will see that everyone that ever cared about you is there, willing to help you get where you want to be. Standing here, I feel the hands of many that helped me along my journey, and that fills me with immense joy and hope. High standards in academia are required, they must be there, but we can manage not to be crushed under them just by not underestimating the incredible power of the support mechanism we can build from loving people around us.
Dear Professors: You are already aware that your saying “I am here, we can do it together.” is incredibly important to us. Dear Undergrad graduates: Remember this, especially if you plan to stay in Sabanci for your grad studies, our professors do not even put their titles on their doors. They are not unapproachable, they do not wish to be, and their door is always -literally- open. Dear fellow graduates: We still have a long way to go but let us walk it unafraid of not knowing. Let’s leave our doors open when we become professors one day. As scientists, if we take care of each other first, if we share our knowledge and wisdom, and support each other, I believe we will experience the joy of contributing to science at a whole new level, once we are void of apprehension.