Bu katkıları sağlarken Sabancı Üniversitesi’ni denetliyor ve sorguluyor musunuz?
HP: Hayır, biz Sabancı Üniversitesi yönetiminin ve Mütevelli Heyetinin bunu çok ayrıntılı ve sağlıklı yaptığına inanıyoruz. Üniversitenin ihtiyacı olan kaynağı temin etmek üzerine yoğunlaşmayı tercih ediyoruz.
Vakfımız Sabancı Üniversitesi’nin Ana Yönetmeliği’ni hazırlıyor ve Mütevelli Heyeti üyelerini seçip atamasını yapıyor. Bunun dışında iki ayrı tüzel kişiliğiz.
Global ekonomik krizin Vakfa ne gibi etkisi oldu?
HP: Şu an net bir etki görülmüyor; ancak Vakfın kaynakları büyük ölçüde şirketlerden ve malvarlığı gelirlerinden oluştuğu için 2009 sonu farklı olabilir bu da 2010 yılını etkileyebilir. Sabancı Vakfı’nın önümüzdeki yıllarda hedeflediği çalışmaları gerçekleştirebilmesi için önlemlerimizi aldık, ekonomik kriz nedeniyle çok büyük bir olumsuzlukla karşılaşacağımızı sanmıyoruz. Çalışmalarımıza aynı şekilde devam ediyoruz.
Röportajımız bu gönül rahatlatıcı sözlerle biterken bu projelerde karşılaştıkları kişi ve olaylarla ilgili anılarını soruyorum. Bunları da bir kitapçıkta toplamışlar.
“Sabancı Vakfı Hibe Programı Hibe Öyküleri, 2007” adlı bu kitapçık, “Birleşmiş Milletler
Kadın ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi” Ortak Programı Sabancı Vakfı Hibe Programı kapsamında hazırlanmış ve basılmış.
Hayatlarında fark yaratılan insanların öykülerinin yer aldığı bu kitapçıkta, Nevşehir’de “El Emeği Ürünlerinin Değerlendirilmesi” projesine katılan Emine Hilal’in güncesi de bulunuyor. Bu günceden bir bölümü, SUdergi okuyucuları ile de paylaşmak isterim.
Emine Hilal’in Güncesinden
EKİM 2007
Halk Eğitim Merkezinde “El Emeği Ürünlerinin Değerlendirilmesi’’ projesinin tanıtımını yapıyorlardı, ben de gittim ve projeye katılmak istedim. Eşim izin vermedi, Dernek Başkanı eşimi ikna etti, ben de Dernek üyesi oldum.
KASIM 2007
Derneğin organize ettiği eğitim programları başladı. Hepsine de gidiyorum. Komşularımın, arkadaşlarımın “Ne işin var, evinde otursana. Eline ne geçecek? Sana maaş mı veriyorlar?” demelerine rağmen gitmeyi sürdürüyorum. Eğitimlerden büyük haz duyuyorum çünkü her gün farklı konular öğreniyorum... Toplumsal cinsiyet ayrımı, kadın hakları, hak alma ve arama bilinci gibi. Bu arada, dernek nedir bunu öğreniyoruz. Proje sorumlularının ve derneğin bize olan ilgisi ve sorunlarımızı çözmek için gösterdikleri çaba nedeniyle projeyi daha çok ciddiye almaya başlıyoruz. Eğitimlere eksiksiz devam ediyorum.
ARALIK 2007
Proje kapsamında gözleme ve el emeği ürünlerinin üretimi ve satışı için derneğimiz bize yer ayarladı. Gruplara ayrıldık, haftanın günlerini paylaştık. Sonra da malzemelerimizi aldık. Satışlar başladı, tabii heyecan da. İlk işyerimiz, ilk işimiz. “Peynirli, patatesli, kıymalı gözlemelerimiz var. Patikler, yemeniler, göz nuru havlu nakışları...” diye bağırarak satış yapıyoruz. Çok mutluyuz. Bir şeyleri başarabilmenin gururu var hepimizde.
…
MAYIS 2008
El Emeği Ürünlerinin Değerlendirilmesi” projesinin uygulama süreci bitti. Bu zaman zarfında bazı arkadaşlarımız iş sahibi oldular. Okul kantinine giren, bir partinin Kadın Kolları Başkanı olan, Halk Eğitim’de eğitimci olan sadece birkaçı... Evinden hiç çıkmayan, akraba ve arkadaş günlerine katılan ev kadınları iş hayatını öğrendi. Kendi kazancını harcama zevkini yaşadı. Çocuğuna harçlık vermenin mutluluğunu tattı. Kadın olarak hak arama ve alma bilincini öğrendik. Toplum olarak çocuk eğitimindeki yanlışlarımızı gördük. Cinsiyet ayrımcılığı yapmamayı, eşit davranmayı öğrendik.
HAZİRAN 2008
Yeni projemizi hazırladık. Proje sunumunda beni görevlendirdiler. Toplantı Ankara’da yapılacak. Eşim ve çocuklarımla vedalaşıp Ankara’ya gittim. Kayınbabam ve kayınvalidemle vedalaşamadım, habersiz çıktım. 18 yıl önce köylerine gelin gelmiştim. Birkaç ay sonra Nevşehir’de oturan eltime gitmek istedim. Kayınbabam izin vermemiş ve bana “Bizim ailede hiçbir kadın yalnız başına otobüse binip gidemez,” demişti. Ve ben de gidememiştim.
Ama ben Ankara’ya tek başıma gittim. Ve tek başıma bir otelde kalıyorum. Arkadaşlarımdan, eşimden başarı dileklerini ileten telefonlar alıyorum. Akşam telefon çaldı. Arayan kayınbabamdı. Bana başarılar diliyor, “Senin için dua ediyorum kızım, başaracaksın,” diyordu telefonda. Telefonda konuşamadım. Teşekkür ettim. Mutluluktan ağladım kapatınca telefonu. Saat 03.30’a kadar uyuyamadım. Duygularım çok karışık. Kayınbabamın beni araması heyecanıma daha fazla heyecan kattı sanki. Projemizi anlattım, çok iyi geçti.
Projemiz elemeyi geçemedi, ama ben çok şey geçirdim.
Kayınbabam şu anda mahalle muhtarı olabilmem için beni destekliyor.
İyi ki Kapadokya Kadın Dayanışma Derneğini tanıdım ve
İyi ki El Emeği Ürünlerinin Değerlendirilmesi Projesine katıldım.
* Bu röportaj SU Dergi sayı: 06 / mart-mayıs 2009 sayısından alınmıştır.
Röportajı yapan: Demet Oğuz