Mezunlarla İlişkiler

Mehmet Baç

Söyleşi
18 Mayıs 2009
Mehmet Baç
Mehmet Baç ile geçmişi, ödülü, ekonomik kriz, dünya politikaları ve sanat üzerine...

Eşinizle aynı okulda çalışıyor olmanın dezavantajları var mı?

Farklı bir insan olsam olabilirdi, ama pek yok. Eşim beni istediği zaman bulabiliyor; bazıları için bu hoş olmayabilir. Sürekli denetim altındayım!

Ödülünüzden biraz bahsedelim. Rüşvet üzerine çalışmayı neden seçtiniz?

İlhamı biraz gerçek hayattan geliyor. Bakıyorsun bir yanda iktisat teorisi, bir yanda gerçek hayatta onu kullanarak açıklamaya çalıştığın olaylar var. Araştırmacılar genellikle hangi konuda çalışacaklarına, özellikle teorik konularda çalışıyorlarsa, nerede açık olduğuna bakarak karar verirler. Bu konuda da literatürde açıklar vardı. Yapılmamış ve soru işareti olan konular… Benim ilgim de olmuştu konuyla. Özellikle Kanada’dan Türkiye’ye geldiğimde, gümrükten geçişimdeki sahneler hala gözümün önünde. Para falan dönmemişti ama o kadar kötüydü ki. Ne tür ilişkiler var, görebiliyorsun orada. İnsanlar şaşırmıştı hatta benim hiçbir aracı kullanmadan geçmeye çalışıyor oluşuma. Müdürün adamı zannettiler, korktular. Kısacası gerçek hayatta gördüğüm şeyler, kendi ilgim ve literatürdeki boşluk diyelim.

Tam olarak neydi araştırma konunuz?

Bir kurumda (rüşvet değil de) kötüye kullanma denilen, vaktini kendi çıkarları için kötüye kullanabilecek insanlar varken; bunları nasıl önleyebilir ya da azaltabiliriz sorusu üzerineydi. Denetleyenleri de denetlemek lazımdır, zira onlar da işin içine karışıp işbirliğine girebilirler. Tüm bunları parasal ve ceza yöntemleriyle silebilir miyiz, bunun maliyeti nedir. Bu tür sorular sorup onları analiz ettim. Kâğıt kalemle yani… Sonuçta gümrük kapılarına gidip bir saha araştırması değildi yaptığım.

Araştırmalarınız ne kadar sürdü?

Senelere yayıldı diyebilirim. Hala da üzerinde çalışıyorum. 1990’ların ortasında başladım; şu ana kadar yayınlanmış 6 tane makalem var bu konuda.

Türkiye'de uygulanabilir mi çalışmalarınız?

Uygulaması her yerde mümkün olabilir. O makalelerdeki teoriler, eğer şu şartlarda şöyle ödül sistemleri varsa, işbirliği olma ihtimali daha fazladır şeklinde sonuçlar veriyor. Bunu Peru’da da Türkiye’de de deneyebilirisiniz. Ama bazı şeyleri incelemek lazım… İnsanların aldığı maaşları, alabilecekleri rüşvetleri, verebilecekleri rüşvetleri, rüşvetten ne kadar fayda sağladıkları… Bunların uygulanabilirliğinden bahsetmek için, bu değişkenlerin ölçülebilir olması gerek.

Dekanlığa yükselmenizin, ödülle alakası var mı?

Bir alakası yok, bundan önce karar verilmişti. Zaten yükselmek demek yanlış, öyle gormüyoruz. Bir çeşit hizmet bu Ama acayip derecede itibar görüyor. Selam vermeyenler selam vermeye başladı.

Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı olarak sanatla aranız nasıl?

Sanat, çok sevdiğim fakat yeterince vakit ayıramadığım bir uğraş, entelektüel bir ilgi alanı benim için. Ben hep bilgi alanımı geniş tutmaya çalıştım, hiçbir bağlamda özellikle iyice derine girmek istemedim. Onun yerine bilgi yelpazemi geniş tutarak ilerlemek istedim ve bu yelpazede sanata da yer vardı hep. Okurum, sergileri görmeye çalışırım. Şimdi işimden dolayı mutluyum. Hepsiyle ilgilenmek zorundayım çünkü. Örneğin, davet olmasa Dali Sergisi’ne gidememiş olabilirdim şu ana kadar. Ama bu biraz da şehrin büyüklüğünden kaynaklanıyor. Çıkıp buradan Emirgan’a gitmek için yarım gününü vermen gerekiyor. Dali Sergisi, Orhanlı’da olsa 3-5 kere gitmiştim şimdiye kadar.

Edebiyatta tercih ettiğiniz biri var mı?

Fransız edebiyatını kendi dilinden okumak çok güzel bir şey… Bazı dillerin abideleri vardır. İngilizceninki nasıl Oscar Wilde’sa, Fransızcanınki de Marcel Proust’tur benim için. “A la recherche du temps perdu” (Kayıp Zamanın İzinde) en sevdiğim eseridir. Çok güzel bir dil kullanımı vardır. Bir paragraflık cümleler kurar, ama içinde kaybolmazsın.

Fransızca bilmenizin Kanada’da da faydası olmuştur herhalde?

Kanada’da konuşulan Fransızca, apayrı bir Fransızca… İlk gittiğim zamanlarda, bunlar nece konuşuyor deyip durmuştum. Zamanla bir kulak aşinalığı oldu, anlamaya başladım sonraları. Zaten Montréal, İngilizce ve Fransızca konuşulan iki akıntının birleştiği yerlerden biri Kanada’da. Bol bol İngiliz kökenli yaşıyor Quebec’te. Ama yine de bir parça tansiyon var aralarında. Dışarıya İngilizce afiş asmak yasak mesela… Karşı olanlar da vardır, saçma da geliyor olabilir; ama dilleri korumak adına böyle şeyler düşünülebiliyor.

Bu yaziyi paylas