Gonca T. : SÜ'de ilk dikkatinizi çeken neydi?
Sibel K.: Hüsnü Paçacıoğlu'nun kuvvetli sezgileri ve Tasarım Komitesi üyelerinin akademik ilgi alanlarının farklı olmalarına rağmen Türkiye'deki dile eğitimi konusunda çok güncel bilgiye sahip olmalarına ek olarak dikkatimi çeken şey iş delegasyonunda kişinin bilgisine saygı ve özen ile yeni oluşumlara açık olunması. Örneğin bir dönem acaba hazır olan bir dil eğitimi müfredatı mı alsak sorusu üzerine yoğunlaşıldı. Üst Yönetimden izin alarak o zamanki TGY Direktörüm Hasan Bülent Kahraman beni görevlendirerek 1998'in Ağustos ayında beni University of British Columbia İngilizce Programı'nı incelemeye gönderdi. Düşünün University of British Columbia (Vancouver, British Columbia) İngilizce Programı'yla yakın işbirliği için inceleme ve değerlendirme yapmak üzere Üst Yönetim tarafından görevlendirme; bir ay University of British Columbia, yerleşkesinde kalarak programı inceleme ve işbirliği konusunda nihai karar vermesi için Üst Yönetime rapor yazma gibi bir önemli görevin sorumluluğu size veriliyor. Benim için büyük bir onur, büyük bir sevinç kaynağı! O kadar büyük bir heyecan ki Kanada yolunda bir bakıyorum ki cüzdanımı evde unutmuşum!
Bryan Gilroy ile yaptığımız o zamanki kurucu öğretim üyeleriyle yaptığımız "needs analysis" sonucu görüyoruz ki düşünülen öğrenci profili için Türk öğrencisinin korkulu rüyası yani bol bol yazmak var. Öğretim üyesinin beklentisi şöyle: öğrencilerin, hangi fakültede, hangi programda okursa okusun, İngilizce ve Türkçe okuma, yazma, dinleme ve konuşma becerilerini gelişmiş olsun. Kendilerini doğru ifade edebilen, ikna yeteneği yüksek, sorgulayan, çözümleyen, yaratıcı yazar öğrencilerimiz olsun. Tabii bu çok doğru bir beklenti. Ancak lise eğitimiyle gelen her öğrencinin birinci ve ikinci dil donanımı böyle değil; tabii ki yabancı dil müfredatlı bir özel okuldan gelen öğrenci ile diğer liselerden gelen bir öğrenci arasında bir adaletsizlik söz konusu bu noktada. O zaman ne yapacağız destek birim kuracağız. Bu ne olmalı? Tabi ki çoğu Amerikan üniversitelerinde olduğu bir Writing Center kuracağız.
Bu öne koyduğum fikir çok benimsenince sıcağı sıcağına bir bugün SU Writing Center (SUWC) /SÜ Yazma Becerileri Merkezi (SÜYBM) kurma teklifi hazırlayıp Üst Yönetime Mayıs 2000'de veriyorum. Eylül 2000'de Merkezi kurmak üzere Merkezin Koordinatörü olarak atanıyorum. Dilek Tokay ve Nancy Karabeyoğlu bu çalışmama gönüllü olarak katılıyorlar; bir taraftan üniversitedeki İngilizce eğitimine katkıda bulunurken diğer taraftan SÜYBM'de bana destek veriyorlar. Çok büyük fedakârlıkta bulundular. Bu çok özverili çalışan takımıma Gülayşe Koçak ve Kristin Şendur katıldı. SÜYBM daha sonra Merkez İdari Asistanımız Nevcan Özbay yardımlarıyla ve hali hazırda asistanlık yapan öğrenciler Burcu Yoleri, Ceyda Atay, Emily Coolige, Haluk Can Yasan ve Hazal Çorak ile birlikte geçmiş tüm asistanlarımızın katkılarıyla, bugünkü saygın konumuna ulaştı. Bana göre bugün sadece Türkiye'de değil, Avrupa'da da pek çok açıdan örnek teşkil edecek bir birim haline geldi.
Atilla Ü.: Burada olmak bir Avrupa ülkesinde çalışmak gibi. Dakikliği bile dikkat çekici. Örneğin yemekhanede bir gün bile koku, kötü görünen bir şey olmamıştır. Üniversite'de hijyene çok önem veriliyor. Bunlar birçok yerde olmayan şeyler.
Gonca T.: Buradaki anılarınızdan sizi en çok etkileyenler hangileri oldu bahsedebilir misiniz?
Sibel K.: Geçen gün Bağdat caddesinde bir görmeli engelli öğrencimize ve velisine rastladım. Bana bu veli, öğrencimizin BAGEM'de Engelli Öğrenciler'den sorumlu olan Elzi Menda'nın telefonuyla bir kaza sonrası kapanmış olduğu evden çıktığını söyledi. Bence bu çok önemli, gözlerim yaşardı. Benim yaşadığım bir başka güzellik ise her sokağa çıkışta sayısız derecede genç insanlardan "Merhaba Sibel Hanım" lafını duymam. Bu keyfi hiç ama hiçbir şeye değişmem.
Atilla Ü.: Üniversitede birçok kişi için bir şeyler yaptım ve hepsini severek yaptım..
Öğrencilerle geçirdiğim zamanlar da oldu. Örneğin güneş enerjili araba yaparken onlar, yardımcı oldum. Bisikletleri bozulduğunda bana getirirlerdi.
Hiç unutamadığım: buradan çok gitmek istememe rağmen son gün ailemden ayrılıyormuşum gibi bir hüzün bastı. O günü hiç unutmayacağım.