Mezunlarla İlişkiler

Sibel Kamışlı ve Atilla Üstünel

Zoom
18 Tem 2010
Sibel Kamışlı ve Atilla Üstünel
Aramızdan ayrılanlar Sabancı Üniversitesi’ni anlatıyor...

Gonca T.: SÜ'de çalışma hayatınız nasıl ve ne zaman başladı?

Sibel K.:  SÜ'de çalışma hayatım eski Genel Sekreterimiz Hüsnü Paçacıoğlu'nun görüşme davetiyle Maslak'ta Sabancı Holding Kuleleri'nde başladı.  45 dakikalık bu görüşmede Hüsnü Bey ile bir dünya üniversitesinde iki dillilik kavramının üstüne görüştük.  Bana özgün bir dil okulu modelinin nasıl olması gerektiğini sordu, görüşlerimi bildirdim.  Açıkçası bu konuşma sırasında Hüsnü bey’in Türkiye’nin ilk onuna giren üniversitelerdeki dil eğitimini o denli iyi bilmesi beni çok etkiledi.

Beni daha da çok etkileyen şey görüşme sonrası hemen aranmam ve İkinci/Yabancı Dil Olarak İngilizce ve Anadil Olarak Türkçe Tasarım Komitesi üyeleri arasında olmak üzere teklif almamdı.

Atilla Ü.:  1999 senesinde Üniversite'de eğitim öğretim başlandığında başladım çalışmaya. 1999 evveli eczanem vardı, otomobil galerim vardı. Üniversite'de çalışmakla ilk kez ücretli bir işe girmiş oldum.

Gonca T. : SÜ'de ilk çalışmaya başladığınızda bu kurumdaki beklentileriniz neydi?  Nasıl bir yaşantıyla ya da çalışma deneyimiyle karşılaşacağınızı düşündünüz?  Düşündüğünüz gibi oldu mu?

Sibel K.:  SÜ Temel Geliştirme Yılı (TGY) İkinci/Yabancı Dil Olarak İngilizce ve Anadil Olarak Türkçe Tasarım Komitesi üyeleri olan Hasan Bülent Kahraman, Erdağ Aksel, Oğuz Babüroğlu ve Hüveyda Başağa'nın akademik ilgi alanları farklı olsa da dil eğitimiyle olan aşinalıklarıydı.  Bu kadar dile eğitimi konusuna vakıf olmaları ve Türkiye’deki dil eğitiminin işleyişini bu kadar bilmeleri beni çok şaşırttı.  Ne söylemek gerekirse ben Tasarım Komitesi üyelerinin bir üniversitedeki dil eğitimi üzerine bu kadar öneriler getireceklerini ve birlikte çalışarak çok köklü TGY prensiplerini belirleyip uygulayacağımızı düşünmemiştim.  Bu çalışma bana eğer SÜ'de tam zamanlı öğretim üyesi teklifi gelirse ve ben kabul edersem çok zevkli geçecek akademik yılların habercisi oldu.

Atilla Ü.: İstediğim işi yapabilme özgürlüğü… Ben her yaptığım şeyden mutlu olan biriyim. Bu nedenle de başımdan iş eksik olmaz. Kimseye hayır demem. İnsanlara yardım etmeyi severim. Kimseyi geri çevirmek istemem. Depoda malları dizerken de zevk alırım.  Bunu yapmazsanız o işi yapamazsınız ya da iyisini yapamazsınız. Arıtmada çalışırken pislik çuvalını da ben kaldırıyordum, analiz işini de ben yapıyordum. Her gün arıtmayı siler temizlerdim. Görenler hayret ederdi.

Gonca T. : SÜ'de ilk dikkatinizi çeken neydi?

Sibel K.:  Hüsnü Paçacıoğlu'nun kuvvetli sezgileri ve Tasarım Komitesi üyelerinin akademik ilgi alanlarının farklı olmalarına rağmen Türkiye'deki dile eğitimi konusunda çok güncel bilgiye sahip olmalarına ek olarak dikkatimi çeken şey iş delegasyonunda kişinin bilgisine saygı ve özen ile yeni oluşumlara açık olunması.  Örneğin bir dönem acaba hazır olan bir dil eğitimi müfredatı mı alsak sorusu üzerine yoğunlaşıldı.  Üst Yönetimden izin alarak o zamanki TGY Direktörüm Hasan Bülent Kahraman beni görevlendirerek 1998'in Ağustos ayında beni University of British Columbia İngilizce Programı'nı incelemeye gönderdi. Düşünün University of British Columbia (Vancouver, British Columbia) İngilizce Programı'yla yakın işbirliği için inceleme ve değerlendirme yapmak üzere Üst Yönetim tarafından görevlendirme; bir ay University of British Columbia, yerleşkesinde kalarak programı inceleme ve işbirliği konusunda nihai karar vermesi için Üst Yönetime rapor yazma gibi bir önemli görevin sorumluluğu size veriliyor.  Benim için büyük bir onur, büyük bir sevinç kaynağı!  O kadar büyük bir heyecan ki Kanada yolunda bir bakıyorum ki cüzdanımı evde unutmuşum!

Bryan Gilroy ile yaptığımız o zamanki kurucu öğretim üyeleriyle yaptığımız "needs analysis" sonucu görüyoruz ki düşünülen öğrenci profili için Türk öğrencisinin korkulu rüyası yani bol bol yazmak var.  Öğretim üyesinin beklentisi şöyle: öğrencilerin, hangi fakültede, hangi programda okursa okusun, İngilizce ve Türkçe okuma, yazma, dinleme ve konuşma becerilerini gelişmiş olsun.  Kendilerini doğru ifade edebilen, ikna yeteneği yüksek,  sorgulayan, çözümleyen, yaratıcı yazar öğrencilerimiz olsun.  Tabii bu çok doğru bir beklenti.  Ancak lise eğitimiyle gelen her öğrencinin birinci ve ikinci dil donanımı böyle değil; tabii ki yabancı dil müfredatlı bir özel okuldan gelen öğrenci ile diğer liselerden gelen bir öğrenci arasında bir adaletsizlik söz konusu bu noktada.  O zaman ne yapacağız destek birim kuracağız.  Bu ne olmalı?  Tabi ki çoğu Amerikan üniversitelerinde olduğu bir Writing Center kuracağız.

Bu öne koyduğum fikir çok benimsenince sıcağı sıcağına bir bugün SU Writing Center (SUWC) /SÜ Yazma Becerileri Merkezi (SÜYBM) kurma teklifi hazırlayıp Üst Yönetime Mayıs 2000'de veriyorum.  Eylül  2000'de Merkezi kurmak üzere Merkezin Koordinatörü olarak atanıyorum.  Dilek Tokay ve Nancy Karabeyoğlu bu çalışmama gönüllü olarak katılıyorlar; bir taraftan üniversitedeki İngilizce eğitimine katkıda bulunurken diğer taraftan SÜYBM'de bana destek veriyorlar.  Çok büyük fedakârlıkta bulundular.  Bu çok özverili çalışan takımıma Gülayşe Koçak ve Kristin Şendur katıldı.  SÜYBM daha sonra Merkez İdari Asistanımız Nevcan Özbay yardımlarıyla ve hali hazırda asistanlık yapan öğrenciler Burcu Yoleri, Ceyda Atay, Emily Coolige,  Haluk Can Yasan ve Hazal Çorak ile birlikte geçmiş tüm asistanlarımızın katkılarıyla, bugünkü saygın konumuna ulaştı.  Bana göre bugün sadece Türkiye'de değil, Avrupa'da da pek çok açıdan örnek teşkil edecek bir birim haline geldi.

Atilla Ü.:  Burada olmak bir Avrupa ülkesinde çalışmak gibi.  Dakikliği bile dikkat çekici. Örneğin yemekhanede bir gün bile koku, kötü görünen bir şey olmamıştır. Üniversite'de hijyene çok önem veriliyor. Bunlar birçok yerde olmayan şeyler.

Gonca T.:  Buradaki anılarınızdan sizi en çok etkileyenler hangileri oldu bahsedebilir misiniz?

Sibel K.:  Geçen gün Bağdat caddesinde bir görmeli engelli öğrencimize ve velisine rastladım.  Bana bu veli, öğrencimizin BAGEM'de Engelli Öğrenciler'den sorumlu olan Elzi Menda'nın telefonuyla bir kaza sonrası kapanmış olduğu evden çıktığını söyledi.  Bence bu çok önemli, gözlerim yaşardı.  Benim yaşadığım bir başka güzellik ise her sokağa çıkışta sayısız derecede genç insanlardan "Merhaba Sibel Hanım" lafını duymam.  Bu keyfi hiç ama hiçbir şeye değişmem.

Atilla Ü.: Üniversitede birçok kişi için bir şeyler yaptım ve hepsini severek yaptım..
Öğrencilerle geçirdiğim zamanlar da oldu. Örneğin güneş enerjili araba yaparken onlar, yardımcı oldum. Bisikletleri bozulduğunda bana getirirlerdi.

Hiç unutamadığım: buradan çok gitmek istememe rağmen son gün ailemden ayrılıyormuşum gibi bir hüzün bastı. O günü hiç unutmayacağım.

Gonca T.:  Üniversite'de iken yaptığınız işler arasında sizi en mutlu eden, en çok değer kattığınızı hissettiren hangisi olmuştu?

Sibel K.:  Öğrencilerle özgeçmişlerini yazmak.  Özgeçmişi yazarken de öğrencileri bilinçlendirmek; ne yapsalar yurtdışında ya da Türkiye'de çağdaşlarından daha önde olurlar.  Farkında olmak ve farkındalık bence çok önemli bir olgu, eğitimin temel şartı diye düşünüyorum.  İç sesi uyandırmak … benim dış dünyadaki konumum neyi sorgulatan bir olgu.

Atilla Ü.:  Üniversite Merkez binasının arkasında yer alan bir kamelya vardır. Onu kullanılmayan malzemelerden üç yılda A'dan Z'ye ben yaptım. Örneğin kullanılmayan bir su tankını toprağa gömerek havuzunu yaptım. Genleşme tankını ikiye bölerek masasını yaptım.

Gonca T:  SÜ'den ayrılırken SÜ mensuplarına dilekleriniz (söylemek istedikleriniz) nedir? SÜ'nün nesini özleyeceksiniz? SÜ'ye ne kadar sıklıkta ya da ne zamanlar gelmeyi düşünüyorsunuz?
Sibel K.:  Kesinlikle öğrencileri ve dostlarımı özleyeceğim.  Onlara bu röportajla bunları söylemek istediğim şu "Keep up the good work."  Sanırım davet edildikçe sosyal etkinliklere gelirim.  Kesin gelmeyi düşündüğüm yılbaşı partisi örneğin. Pek bir keyifli oluyor. 
Atilla Ü.:  Bütün çalışanlar ayda bir toplanıp sevincini üzüntüsünü paylaşmalı, yapılacak işler bir araya gelerek konuşulmalı. Birbirlerine daha bağlı olsunlar. Ancak o zaman çalışma verimi artar. Kişiler birbirine ne kadar yakın olursa, işine de o kadar bağlı olur. Aile gibi olunmalı. Herkes birbirine sırtını verip çalışmalı.

Burada çalışmak her bakımdan güzeldi. Buradaki herkesin birbirine saygısı var. Çalışanlar bilgili, kültürlü. Çalışma ortamı sıcak. Çoğu kişi neden maaşım düşük diye düşünmez. Daha önemli şeyler var insanlar için: aile olmak gibi.

Teknik üniversitenin makine bölümünü kazanmıştım, başlayacaktım, işim var gerek yok diye vazgeçtim. Ancak şimdi görüyorum ki diploma bugünlerde önemli. Keşke diplomam olsaydı diye düşünüyorum.  Öğrencilere tavsiye bu yönde, diplomalarını alsınlar.

Gonca T.:  Yeni hayatınızdan beklentileriniz neler?

Sibel K.:   Yeni hayatımda beklentilerim yine çalışmak bir 6 ay bekledikten sonra ancak daha farklı bir sektör düşünüyorum.  İnşaat ve lojistik üzerine yoğunlaşan ağabeyim Erdal Kamışlı'nin kurduğu aile şirketimizde ERKA çalışmayı düşünüyorum.  Merkezi Adana’da olmasına rağmen online çalışacağım ve her ay Adana'ya gidip 1 hafta oradaki işlerle bizzat ilgileneceğim.

Atilla Ü.:  Benim bir baharat ve kuruyemiş dükkânım var Feneryolu'nda. Petshop'un yanındaki doğal ürünler dükkânı. Orada olacağım bundan sonra. Evim de oraya çok yakın.  Ayrıca daha önce bir otomobil bayiim vardı. Bundan sonra da devam edeceğim bu işe. Antalya’ya gidip geleceğim. Kızım orada yaşıyor. Denizi seviyorum, balık seviyorum. Sabah öğlen akşam balık yiyebilirim. Tüm deniz ürünlerini severim. Hayalim bir restoran açmak. Tüm deniz ürünlerini kendim pişirebilirim. İnşallah bunu en sonunda gerçekleştirebilirim. Adını da "Deniz ve Balık" koyarım herhalde.

Bu yaziyi paylas